Öğr.Gör. Yılmaz KILINÇ
İnsanın üretmiş olduğu, her türlü maddi ve manevi değer taşıyan araç- gereç, duygu düşünce, dil, din, oyun, ezgi, sanat, ve sosyal değerlerin (töre ,gelenek, görenek, moda (heves) ) vb.. üretimlerinin tümü kültürü oluşturmaktadır. Hangi topluma ve coğrafyaya ait ise, o milletin veya topluluğun, insanlarının genel adı ile varlığını sürdüren bir değerler bütünüdür. Örneğin, Türk Kültürü, İslam Kültürü veya Gaziantep Kültürü gibi…
Aynı kültür içerisinde yaşayan insanlar ortak değerler içerisinde, anonim davranış kalıplarını, inançlarını, yaşam biçimlerini, bir sonraki nesline aktaran, millet olma bilinci içerisinde statüsü, mesleği, etiketi ne olursa olsun, yeni üretimlerle, değişen, gelişen kitleye halk, ürettiği sayısız bütün değerler de, halk bilgisi yani halk kültürü denir. Bu bilgileri kendine özgü yöntemlerle araştıran, inceleyen, ait olduğu toplumun ve insanlığın faydasına sonuçlar çıkaran bilime de halkbilimi denilmektedir.
Halkbilimi konularının, kapsam ve amacı hakkındaki çerçeve, birçok bilim adamı tarafından çizilmiştir. Diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi, halkbiliminde de konuların sınırlanmasını kesin çizgilerle ayırtamazsınız.
Bu bağlamda halkbiliminin ana konuları ve alt konuları: Köy Kasaba ve Kent yaşamı ( Monografiler)
Halk Mimarisi
Halk Ekonomisi
Halk Sanatları ve Zanaatları
Halk Giyim Kuşamı ve süslenmesi
Halk İnançları
Halk Hekimliği
İnsanın Geçiş Dönemleri ( doğum,çocuk,evlenme,ölüm )
Halk EdebiyatıHalk Tiyatrosu
Halk Eğlencesi ve sporları
Halk Müziği ve araçları
Halk Oyunları
Çocuk oyunları ve oyuncakları gibi…özetlenebilir. Halkbiliminde amaç; Halkın üretmiş olduğu bu değerleri derleyip düzenlemek, eğitim programlarımıza alıp öğreterek, uygulamaya ve sunuma hazır hale getirip, yeni nesillere aktarmak, yerel kültür değerlerimizi ulusal ve evrensel kültür boyutunda, moda kültür haline getirerek, sömürge kültürlere karşı gençlerimizi korumak olmalıdır.
Oyunun doğuşu; İnsan doğayla olan ilişkisi sonucu su toprak yağmur, sel, ay güneş, hayvan ve bitkilerden etkilenmiş, korku endişe, ve beğenisini taklit yoluyla öğrenmiş, elle ritmi, sesiyle ezgiyi keşfederek yapmış olduğu hareketle oynamaya başlamıştır. Daha sonra kendinden güçlü sandığı doğa olaylarına, korku ve endişenin sonucu inanarak, inanç sistemlerini ( Şamanizm ) geliştirmiştir.
Dini duygularla tanrıya yakın olmayı, mistik bir anlayışla ifade etmiştir. İçe dönük psikolojik duygularla, haz ve elemi, kötü ruhlardan kurtulma amacıyla, büyü ve büyücülüğü, dışa dönük sosyal olgularla, toplumsal değerleri ve törenleri; töre gelenek, görenek kına, düğün, asker uğurlama, hatta konuk ağırlamaya kadar, kültürel bir alan içerisinde oyunlaştırarak yaygınlaştırmıştır. Bu bağlamda oyun insan yaşamında vazgeçilmez bir unsur olmuştur.
Oyun; Türkçe bir kelime olup doğuş kaynağı ilkel dinler ve Şamanizm’dir. Kültürden eski ve kültürün oluşumunda başlıca etmen olan oyun; içgüdüsel olarak insanda var olan,temeli din ve büyü ile ilgili töre ve törenlere dayanan, toplumların kültürel yapılarına göre şekillenen ve toplumdan topluma farklılık gösteren, yer ve zaman bakımından günlük yaşamdan farklı, isteğe bağlı, gönüllü hareketlerdir. Zaman içinde anlam genişliğine uğrayarak, oyun kelimesinden tiyatro orta oyunları, çocuk oyunları, kumar oyunları, oyun çıkarma, oyuna gelme, oyun bozanlık gibi…ortak bir anlamda oluşmuştur. Halk oyunları; üreticisi insan, oynayanı insan, izleyeni insan ve konusu da çoğu zaman insandır. İnsanı konu edinen oyun, insanın geleneksel kültürünü, yani insanın yaşayışını, gelenek halinde süre gelen davranış kalıpları ve uygulamalarını kültürel bölge çerçevesindeki, insanların oluşturdukları halkın iletişim aracı olmuştur. Halkın inandığı, din anlayışı çerçevesindeki, Tanrı sevgisiyle kendinden geçmeyi ,inandığı anlayışın doğrultusunda, Sema, Semah ve zikir törenlerini şaman anlayışı ile kötü ruhlardan korunmayı oyunlaştırmıştır. Kişi, kendi iç alemini bazen içe dönük; inleme, süresiz dönme gibi… kendisi için oynama, bazen de dışa dönük toplumsal olarak, elle, kolla, omuz omuza, birlik beraberlik, dostluk bağlamında, bulunduğu topluluğu güçlü kılma ve beğeni kaygısı taşıyan vurgulamalar yapmıştır. Halkın üretmiş olduğu sosyal değerleri töre, gelenek, görenek haline gelmiş davranış biçimlerini ve uygulamaları doğumu, evlenme aşamalarını, kız isteme kına yakma, düğün, kutlamalarını “ Düğüne giden oynar, ölüye giden ağlar “ anlayışı çerçevesinde algılamıştır. Asker uğurlamasındaki vatan görevinin kutsallığını, sevinçle karşılamış ve bu olguyu gelenekselleştirmiştir. Toprağın dirilişini baharı ve nevruzu, gelin görmüş, Türk geleneği anlayışı ile karşılamıştır. Saymakla bitiremeyeceğimiz bu halk kültürü üretimleri bağlamında halk, duygu ve düşüncelerini, haz alarak; sevinç, mutluluk, sevgi, aşk gibi… ve elem duyarak; acı, keder, ağıt, sevda gibi..duygularını yöresel naralarla haydaaa, hey, yah yah yooo zılgıt ve alkış gibi.. toplumsal heyecan ve coşkuya dönüştürmüştür. Oluşan bu kültürel yığılma, halkın bedeninde oyunun temel yapısı olan harekete ve hareketler serisine dönüşerek, adım ve adım cümleleri oluşmuş, elle, ayakla, defle davulla vb… ritim eşliğinde anlamlaştırılmış, ezgi ve Türkü ile anlam ve içerik derinliği kazandırılmıştır. Bu birikim başlangıçta, kişi ve kişiler tarafından üretilse de, köyden köye, dilden dile, kulaktan kulağa anonimleşerek yayılmış ve geleneği oluşmuştur. Olumlu ve olumsuz değişimlerle, kent merkezlerine ve diğer bölgesel yayılmalarla çeşitlenip, eş benzer oyunlar şekline gelmiştir. Halk üretmiş olduğu, bu oyun kültürünü bireysel bağlamda oda oyunları ve karşılamaları, toplu olarak da halayları oluşturmuş, beden dilinin bütün inceliklerini kullanarak topluma köklü kültürel değerlerini anlatmıştır. Bu bağlamda, Halk Oyunları: İnsanın, geleneksel yapı içerisinde süre gelen yaşam biçimini, inançlarını, tinsel ve sosyal değerlerini, duygu ve düşüncelerini, harekete ve hareketler serisine çevirerek, ritim eşliğinde, ezgili veya ezgisiz, anonim üretimlerle yaygınlaştırıp, bireysel veya toplu olarak , beden diliyle anlatma biçimidir.
Kendi öz kültürümüz olan halk oyunları ülkemizde, 1900 yılında, Rıza Teyfik Bölükbaşı tarafında yazılan “Raks” adlı ilk makaleden sonra, Türk aydınları tarafından, Folklor olarak dikkat çekmiştir. Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılında, İzmir de izlediği Selim Sırrı Tarcan’ın düzenlediği, Tarcan zeybeğini izlediğinde, “Hanım efendiler, beyler! Selim Sırrı Bey zeybek raksını ihya ederken ona bir medeni şekil vermiştir. Bu sanatkar üstadın eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek milli ve içtimai hayatımızda yer tutacak kadar tekemmül etmiş, bedii bir şekil almıştır. Artık Avrupalılara bizim de mükemmel bir raksımız var diyebiliriz. Bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı her içtimai salonda kadınla birlikte oynanabilir ve oynanmalıdır.” Diyerek, Halk oyunlarına Türk halkı olarak önemsememiz gerekliliğini vurgulayarak, Cumhuriyetin ilk yıllarında, Halk evleri ile birlikte gelişmesini sağlamış, çeşitli halkoyunları festivalleri düzenlenmesini ve bu konudaki derleme ve araştırma çalışmalarının yapılmasına vesile olmuştur. Atatürk’ün ölümünden sonra halk oyunları ve özellikle halk müziği ve bağlama, çağdaşlık adı altında müzik eğitim fakültelerinde ve milli eğitim müfredatımıza sokulmamıştır. Ama Cumhuriyetle başlayan derleme çalışmaları, Kültür Bakanlığı tarafından devam ettirilmiş, 1960 yılında kurulan Halk Eğitim Merkezi Genel Müdürlüğü, illerdeki teşkilatlanmalarından sonra bir çok il de halk oyunları toplulukları kurmuşlardır. 1964 yılında İstanbul’da kurulan, Yüksek Tahsil Gençliği Türk Folklor Enstitüsü Kurma Derneği, daha sonra Türk Folklor Kurumu dönüştürülerek, üniversite gençliğinin öncüsü olmuş ve birçok kurumların, derneklerin kurulmasına vesile olmuştur. 1975 yılında, Kültür Bakanlığı Devlet Halk Dansları topluluğu, çeşitli gazete ve dergilerin yarışmaları, 1980 yıllarında başlayan Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ve birçok kurum kuruluşlarca da seminer ve yarışmalar yapılmıştır. Kültür Bakanlığının seminer, kongre ve bildiri yayınlarının yanında, Örneğin, Motif gibi halk oyunlarını konu edinen dergilerde yayınlanmıştır. 1984 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi, 1987 Gaziantep Üniversitesi, 1989 Eğe Üniversitesi, 1998 Sakarya Üniversitesi, Türk Müziği Devlet Konservatuarı bünyesindeki, Türk Halk Oyunları Bölümleri açılmıştır. Spor anlayışı çerçevesinde, Türkiye Halk Oyunları Federasyonu da kurulmuş ve yarışmaları disipline etmeye çalışmıştır. Konservatuarların açılması ile halk oyunları akademik, bilimsel ve sanat boyutu gelişmiş ve formasyon almış daha bilinçli halk oyunları öğretmenleri yetiştirerek halk eğitimlere öğretmen olarak atanmışlardır. Fakat bu atamalarda sonradan kaldırılmış hatta, yeni kurulacak Türk Müziği Devlet Konservatuarı ve Halk Oyunları Bölümlerine de olumsuz yaklaşılmıştır. Halk oyunlarının, Türkiye deki gelişimine görüldüğü gibi kısaca baktığımızda da hükümetlerin üretmiş olduğu kısa vadeli kültür politikalarının, Halk oyunlarında etkilediğini görmekteyiz. Bu bağlamda yapılan çalışmaları küçümsemeden, halk oyunlarını, halkbilimi ürünlerinin sanat haline gelmiş biçimi olarak yaşatmalı, geliştirerek devamlılığı sağlanmalıdır. Örgün ve yaygın eğitimde halk oyunları aktif ders olarak okutulmalı ve uygulanmalıdır. Sosyal faaliyet olarak belediyelerde ve çeşitli resmi kurum ve derneklerde öğretilmelidir. Öğretici seçilirken seçici davranılmalı çocuklarımızı ve gençlerimizi emanet ettiğimiz öğreticilerin, eğitimine ve formasyonuna önem verilmelidir. Bunun bilincinde olmayan bir çok yönetici kurumlarına seçtiği öğretmenin, eğitim seviyesine bakmadan, hoca, çalıştırıcı, eğitmen, usta öğretici, hatta folklorcu sıfatlarıyla görev vererek, halk oyunlarının eksik ve yanlış öğretimine fırsat vermektedirler. Bu bağlamda folklor ülkemizde yanlış algılanmaktadır. Çünkü; “Folklore” ilk defa William John Thoms tarafından İngiltere de ortaya atılmış İngilizce bir terimdir. Sözcüğün kökeni folk – halk, lore – bilimden gelen folklore, Türkçe; halkıyyat, budun bilim, halk bilgisi ve günümüzde halkbilimi olarak kabul görmüş bilim dalıdır. Halk oyunları, yukarıda belirttiğimiz gibi, halkbiliminin alt konularından biridir. Halk oyunları da, halk biliminin diğer alt konularıyla yakından ilişkilidir. Örneğin, halk müziği ve çalgıları, giyim kuşam, süslenme, töre, gelenek, görenek, inanç sistemleri ve halkın yaşam biçim gibi…Türkiye de uygulanan ilk halk bilimi ürünleri arasında yer alan, halk oyunları gösterileri, ülkemizde halkbilimi ( folklor ) ile karıştırılmış ve halk oyunlarına folklor, halk oyuncularına da folklorcu denilmiştir. Halk oyunlarıyla ilgili, bu yanlış yakıştırma toplumda, özellikle bürokraside hala kullanılmaktadır. Bu yanlış algılamaların Türkçe sini ve doğrusuna da açıklık getirmek gerekmektedir.
Yanlış Doğru
folklör – foklor folklor, Türkçe halkbilimi
folklor kulübü ( club ) halk oyunları derneği veya topluluğu
folklor ekibi halk oyunları topluluğu
folklor gösterisi halk oyunları gösterisi
folklor oynamak halk oyunları oynuyorum veya öğreniyorum
folklor çalışmak halk oyunları çalışıyorum veya öğreniyorum
folklor sanatçısı halk oyunları sanatçısı
folk ( halk ) dansları halk oyunları
dansçı oyuncu
Onun için; halk oyuncular halk oyunları uygulamalarını yaparken, halk kültürünün ve halk bilimi ürünlerinin, korunması ve yaşatılması doğrultusunda yerel kültürü milli ve evresel kültüre taşıyan kültür taşıyıcıları olarak, önemli görevler üstlenen, Türk Kültürünü özümseyerek, tanıtılmasında ve yayılmasında öncülük etmelidir. Bu bağlamda halk oyunlarını öğrenenler halk oyunlarının bireysel ve toplumsal işlevlerinden faydalanmalıdır.
Halk oyunlarının işlev ve öğretileri
Bireysel
Bireyin beden ve ruh sağlığını korur.Bireyin spor yapmasını sağlar.Beden dilini kullanmasına sağlar.Ritmik ve ezgisel yaşamayı öğrenir ve uygular.Bireyin sanat yönünü geliştirerek, güzellik ve estetik anlayışını güçlendirir.Bireyin gezi ve gözlem yapmasına katkı sağlar.Bireye medeni cesaret vererek, liderlik olgusunun geliştirir.
Toplumsal
Ait olduğu toplumun, sosyal yaşamı, tarihi, tarım ve ekonomisi vb..bilgi verir Kültürel değerlerinin öğrenilmesi ve yaşatılmasına katkı sağlar.Toplumun giyim kuşamı ve süslenmesi hakkında bilgi verir ve yaşatır.Toplumun kaynaşmasına birlik beraberlik dayanışmasına katkı sağlar.Toplumdaki cinsiyetler arasındaki çatışmayı önler. Millet olma bilincini ve milli duyguyu geliştirir.Toplumun sosyalleşmesine katkı sağlar. Sonuç; küreselleşen dünyada ve Avrupa birliği sürecinde, sömürge kültürlerden etkilenip, bozulma yerine, kendi kültürünü geliştiren ve yücelten anlayışla, moda kültürü üretmeliyiz. Ürettiğimiz kültür değerlerini çocuklarımıza ve gençlerimize ders veya sosyal faaliyet olarak aktarmayı, milletine ve kültürüne hizmet kabul etmeliyiz. Bu anlayış, her halk oyuncunun, öğreticinin ve bu güzel sanat olgusunu izleyenlerin, kendi kültürünü seven herkesin kutsal görevi olmalıdır.
Kaynaklar Ant, Metin: Oyun ve Bügü – Türk Kültüründe Oyun Kavramı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 2003.Ay, Gökten: Folklor ( Halkbilimi ) Genel Bilgiler Oyun Müzik. İstanbul: Pan Yayımcılık.1999.Çobanoğlu, Özkul: Halk Bilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş. Ankara: Akçağ Yayınları.1999. Eroğlu,Türker: Halk Oyunları El Kitabı. İstanbul: Mars basım.1999.Ekici, Metin: Halk Bilgisi ( folklor ) Derleme ve İnceleme Yöntemleri. Ank. Geleneksel Yay. 2004.Kılınç. Yılmaz: Türkiye Halk Oyunları Federasyonu. Kurs Notları. Adıyaman. 2004.Kılınç. Yılmaz: Üniversitelerde Halk Oyunlarının Önemi Gelişimi ve Sorunları. Üniversite Sporları Federasyonu Üniversitelerde Halk Oyunları. Sempozyum bildirisi. İstanbul: Fatih Üniversitesi. 2003.Örnek, Sedat Veyis:Türk Halkbilimi.Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları 1629,T.H.K.Basımevi 1995.Tan, Nail: Folklor ( Halkbilimi ) Genel Bilgiler. İst. Artmedia ikinci baskı. 1994.